top of page
  • DUAH Instagram Adresi
  • DUAH X Adresi

Avrupa Birliği’nde Sürdürülebilir Çevre ve Enerji Politikalarının Tarihsel Gelişimi

  • Yazarın fotoğrafı: Selin Erdemli
    Selin Erdemli
  • 23 May
  • 2 dakikada okunur

Selin Erdemli

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, BA

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi

23 Mayıs 2025


Avrupa Birliği (AB), çevre ve enerji politikalarının sürdürülebilirlik ekseninde şekillendirilmesi konusunda uzun yıllara dayanan kapsamlı bir dönüşüm süreci geçirmiştir. Bu süreç, küresel çevre sorunlarının gündeme geldiği 1970’li yıllarda başlamış ve günümüzde Yeşil Mutabakat gibi iddialı hedeflerle devam etmektedir.


İlk önemli adım, 1972 yılında Birleşmiş Milletler Stockholm Çevre Konferansı’nın ardından Paris’te düzenlenen Avrupa Konseyi toplantısında atılmıştır. Bu toplantıda ekonomik kalkınma ile çevresel koruma arasında denge kurulması gerektiği vurgulanmış ve Avrupa düzeyinde çevreye ilişkin bir eylem programının geliştirilmesi çağrısında bulunulmuştur. Bu gelişme, çevre konularının AB gündeminde sistematik olarak yer bulmasının başlangıcı olmuştur.


1987 yılında yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi, ekonomik işbirliği getirisinin yanı sıra çevre politikalarına ilişkin olarak ilk kez hukuki bir temel sağlamış ve bu alanda atılacak adımları yasal çerçeveye oturtmuştur. Bu belgeyle çevresel koruma, AB'nin ekonomik bütünleşme hedefleriyle uyumlu hale getirilmiştir. Ardından, 1993 yılında yürürlüğe giren AB’nin kuruluşunda mihenk taşı olan Maastricht Antlaşması ile çevre politikaları, Avrupa Birliği’nin resmi politika alanlarından biri haline gelmiştir. Böylece çevre, yalnızca destekleyici bir alan olmaktan çıkarak, AB'nin ortak karar alma süreçlerinin bir parçası haline gelmiştir.


1999 yılında yürürlüğe giren Amsterdam Anlaşması ile birlikte sürdürülebilir kalkınma ilkesi, AB’nin tüm sektörel politikalarına entegre edilmesi gereken temel bir yaklaşım olarak benimsenmiştir. Bu, çevresel sürdürülebilirliğin yalnızca çevre politikalarında değil; enerji, tarım, ulaşım ve sanayi gibi tüm politika alanlarında gözetilmesi gerektiği anlamına gelmektedir.


2005 yılında kurulan Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS), dünya genelinde uygulamaya konulan ilk büyük ölçekli karbon ticaret sistemi olmuştur. Bu sistem, sera gazı emisyonlarının piyasa temelli araçlarla azaltılmasını hedeflemekte ve kirletenin maliyet üstlenmesi prensibine dayanmaktadır.


2009 yılında yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması, iklim değişikliğiyle mücadeleyi AB için özel ve öncelikli bir hedef haline getirmiştir. Böylece iklim değişikliği, yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal boyutlarıyla da ele alınması gereken bütüncül bir konu olarak kurumsal yapıya entegre edilmiştir.

2015 yılında imzalanan ve 2016 yılında yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması, Avrupa Birliği’nin iklim, çevre ve enerji politikalarının yeniden şekillenmesinde belirleyici olmuştur. AB, bu anlaşmanın hedefleri doğrultusunda daha kararlı ve bağlayıcı politikalar geliştirme yönünde adımlar atmıştır.


2019 yılında kabul edilen Avrupa Yeşil Mutabakatı (EuropeanGreen Deal), AB’nin 2050 yılına kadar karbon nötr bir kıta olma hedefini ortaya koymuştur. Bu bağlamda, enerji dönüşümünden ulaşıma, tarımdan sanayiye kadar pek çok alanda kapsamlı politika önerileri geliştirilmiş ve çevresel sürdürülebilirlik tüm stratejik belgelerin merkezine yerleştirilmiştir.

 

2020 yılında açıklanan İklim Hedefleri–2030, karbon emisyonlarının 2030 yılına kadar %55 oranında azaltılmasını öngörmekte ve bu doğrultuda üye devletleri bağlayıcı hedeflerle sorumlu kılmaktadır. Aynı yıl kabul edilen Avrupa İklim Yasası, Yeşil Mutabakat hedeflerini yasal zemine taşıyarak, bu hedeflerin uygulanabilirliğini ve hesap verebilirliğini güçlendirmiştir.


Son olarak, 2021 yılında benimsenen Sürdürülebilir Mavi Ekonomi stratejisi, deniz ve okyanus kaynaklarının korunarak ekonomik faaliyetlerin çevresel sürdürülebilirlikle uyumlu hale getirilmesini amaçlamaktadır. Bu strateji, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın denizcilik ve su kaynakları boyutunu oluşturarak çevresel bütünlüğün korunmasına katkı sunmaktadır.

 
 
 

Yorumlar


Yazılarınız DUAH'ta Yer Alsın

bottom of page